href="http://www.baskenthaber.tr.

Ana Sayfa

Çok mezar lazım, çok... Bugün Ergenekon davasından yargılananlar da, yargılanmayanlar da... Büyük ceza alacak olanlar da, salıverilip “haydi evine git paşa paşa otur, bir daha da böyle kötü işlere bulaşma” denilecek olanlar da... Bu yazıyı yazan da, okuyan da... Saydığımız saymadığımız kim varsa hepsi, yüz yıl sonra hayatta olmayacak. Çoktan mezara girmiş, toprağa karışmış bulunacağız. Eğer bu arada kıyamet kopmazsa ne âlâ. * * * “Gökyüzü yarıldığı zaman, yıldızlar döküldüğü zaman, denizler birbirine katıldığı zaman” henüz gelmemişse, birer ikişer vademizi dolduracağız. Çoğunluk kara toprağa gömüldüğüne göre, yüz yıl sonra dünya üzerinde 6 milyar civarında mezara ihtiyaç olacak. Bir kısmının inancı gereği gömülmeyip yakıldığını hesaba katmak şart... * * * Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu tarafından hesaplara dayanılarak, kırk yıl sonra dünya nüfusunun 12 milyara ulaşacağı tahmin ediliyor. Artış hızı yüksek fakat koca dünya, 1 milyar nüfusa, ancak 1802 tarihinde ulaşmış. * * * Malazgirt Muharebesi'nde Sultan Alpaslan'ın ordusu 50 bin kişilik. Sonuçta mağlup olan karşı taraf ise daha kalabalık fakat o da topu topu 200 bin kişiden ibaret. Mohaç'ta Kanuni'nin ordusu 100 bin neferden oluşmaktaydı. Bugün haydi dense, İstanbul'un sade bir semtinden bu kadar asker çıkar. * * * Yani azizim, ileride mezar meselesi büyük problem haline gelecek. Bugün bile her istediğin kabristandan yer bulmak mesele. Araya adam koymalara, telefonla torpil aramalara kadar vardığını görüyoruz işin. Mezara bir adam koymak için, daha önce mezarlıklar müdürlüğündeki yetkililerle görüşmek, araya bir veya birkaç adam koymak gerekiyor. * * * İnsanlar yakınları için görkemli mezarlar yaptırıyorlar da mezarlıkların giderek genişlediğini fark etmiyor gibi. “Ben ölüp gittikten sonra başımın ucunda duracak taşı neyleyim?” diyenlere bile sonradan aynı muamele yapılıyor. Ve mezar yerinin kaybolmasının, bilinmemesinin daha makul ve mantıklı olduğunu düşünüp ona göre davrananlara da kötü bir fikri savunuyorlarmış gibi bakıyoruz. Mesela Aziz Nesin... Mesela mezarlara pek itibar etmeyen Araplar... * * * Boğaz manzaralı, Haliç manzaralı mezarlıkları görüp de içi gitmeyen müteahhit var mıdır? Bir yandan da insan o tarafını merak ediyor. İnşaat işlerine yeni girmiş bir arkadaşla İstanbul'u dolaşırken, Boğaz'a nazır kabristan civarına gelince öyle söylemişti. “Burada yatanlar, arada bir kalkıp bu manzaraya bakacak değiller ya!” O Boğaz sırtlarına ne güzel villalar, köşkler, modern siteler yapılabileceğini anlatmıştı. * * * Belki ileride yol geçecek, köprü yapılacak, tünel kazılacak gibi gerekçelerle mezarlıkların bazı kısımları tırpanlanıp kaldırılacaktır ama bizdeki bu mezar sevgisi, zaman içinde şehirlerin büyük bölümünü kaplar duruma gelebilir. Yahya Kemal boşuna söylememiş: “Biz ölülerimizle beraber yaşarız.”
Bugün 1 ziyaretçi (2 klik) kişi burdaydı!

yazarlar

Çocuk Allah hakkında ne sorarsa sorsun, büyük bir sabır, sevgi ve hoşgörü ile, anlayacağı şekilde cevaplamak gerekir. Mesela, ''Allah nerededir?'' sorusuna, ''Allah çok güçlüdür, istediği an, istediği yerde olabilir'' diye verilebilir. ''Allah ne kadar büyüktür?'' diyen çocuğa, ''Ondan daha büyük bir şey yoktur. Allah, allah en büyüktür'' cevabı yeterli olabilir. ''Allah neye benziyor?'' sorusunada, ''Hiçbir şeye benzemez. Çünkü O, Yaratıcı'dır. Diğer varlıklar ise yaratılmış varlıklardır. Bu yüzden YARATICI ile YARATIK farklıdır; birbirine benzemez. Ama O'nı merak etmen çok güzel. İnşanlah iyi insan olurda gitmeyi hak edersek, Cennet'te O'nu görüp merakımızı gidereceğiz.''Şeklinde cevaplanabilir. Bu cevapları, çocuğun yaşına, algılama düzeyine ve merak derinliğine göre ayarlamalıyız.MELEKNUR Çok zengin bir adam, ailesiyle birlikte bir köye giderek bir süre orada kalmaya karar vermiş. Günlerden bir gün ailesini de yanına alarak bir köye gitmiş. Zengin babanın bunu yaparken bir tek amacı varmış, o da: İnsanların ne kadar yoksul olabileceklerini biricik oğluna gösteebilmekmiş. Köye varan aile, oldukça yoksul bir ailenin küçük evinde birkaç gece misafir kalmış. Son gün, yoksul aile ile vedalaşarak köyden ayrılmışlar. Dönüş yolunda baba, oğluna soırmuş: _ İnsanların ne kadar yoksul olduklarını, yokluk içinde yaşadıklarını gördün mü oğlum? Çocuğun cevabı: _Evet, baba! Olmuş. Amacına ulaşmanın mutluluğu içindeki baba: _ Peki, gördüklerinden neler öğrendin? Diye sormuş bu sefer. Çocuk, acı bir tebessümün ardından babasına cevap vermiş: _ Babacığım! Bizim evimizde bir köpeyimiz var, onların evinde dört tane. Bizim bahçenin ortasında küçük bir havuzumuz var, onların başını ve sonunu göremediğimiz uzun bir dereleri. Bizim bahçeyi lambalar aydınlatıyor, onlarınkini ise ay ve yıldızlar aydınlatıyor. Biz, bahçe duvarına kadar görebiliyoruz, onlar ise görebildikleri yere kadar bütün ufku.... Zengin baba, oğlunun sözlerine nasıl karşılık vereceğini düşünürken; çocuk sözlerine devam etmiş: _Babacığım! Ne kadar yoksul olduğumuzu gösterdin için sana çok teşekkür ediyorum!... MELEKNUR

 

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol